Son 6 ay içinde pandemi ile beraber; yaşam biçimimizi, siyasi ve ekonomik düzeni, ihtiyaçlarımızı derinden etkileyen, dünyayı öncesi ve sonrası diye ikiye ayıran bir süreçten geçiyoruz. İlk andan itibaren sürecin yarattığı ağır psikolojik etkiler ile beraber, yaşattığı ağır finansal zorluklar ticari hayatı ciddi düzeyde zorluyor.
Her dönem farklı finansal krizlerle boğuşan, krize en alışık olan ve ülke ekonomisinde %99’luk bir kesimi ifade eden KOBİ’ler de ciddi bir yaşam savaşı veriyor. Bu süreç; dijitalleşmeye düzenli yatırım yapan ve arifesinde olan şirketlerin dijitalleşme hızını arttırırken, yeni düzene ayak uyduramayan küçük işletmeleri dışarıda bırakıp, toplumsal gelir adaletsizliğini daha da derinleştireceğe benziyor.
nsanların yaşam ve çalışma şeklinin kısa süre içerisinde tamamen değişmesi ve küresel ekonominin kaynağı olan tüketici harcamalarındaki olumsuzluk, mevcut ekonomik düzenin değişmesine neden oldu. Salgın ile güven endeksinin düşmesi, işsizliğin tüm dünyada en yüksek seviyeye ulaşması ise alım gücünü en alt seviyeye indirdi. Sektör olarak geniş bir yelpazeye sahip olsak da yaşanan bu durum markaların da stratejilerini değiştirmeye, açıkhava reklam bütçelerini bir süre durdurma ya da kısmaya teşvik etti. Bu durumun yanı sıra büyük yük ağır imalat sektörüne dahil olma durumumuz; ne yazık ki teknoloji avantajını kullanan büyük şirketlerin beyaz yaka çalışanlarının boşalttığı dev plazalar gibi uzaktan çalışmamıza olanak vermiyor. Bizler her durumda olduğu gibi pandemi koşullarında da işimizin başında üretip ortaya koyma çabamızı ayakta tutmaya gayret gösteriyoruz. Bu durum da üst düzey hijyen koşullarını sağlamak, çalışanları bilinçlendirmek, şirket içi düzenli virüs taraması yaptırmak, salgın politikasının gereklerine uygun hizmet vermek ile mümkün oluyor. Hali hazırda iş hacmi düşen işveren için salgın koşullarında iş yapabilmenin psikolojik baskısının yanı sıra finansal yanı da kendini hissettiriyor.
Tüm dünya ekonomisini daralmaya götüren, hızla büyümekte olan ülke ekonomilerine ivme kaybettiren son 6 ay, ülkemizde de sonu gelmeyen krizlere, belki de en tahmin edilemeyecek olanı ekledi. Malzeme ihtiyacının tamamına yakınını ithal olarak temin eden bir sektör olarak 6 ayda dövizdeki artış; iş alabilmeyi, iş yapabilmeyi, iş verebilmeyi her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Ticareti imkansızlığa sürükleyen böylesi bir ortamda devletin, diğer başka ülkelerde de olduğu gibi, tutarlı finansal çözümler üretmesi, yeni ve herkes için ulaşılabilir ekonomik destekler sağlaması gerekiyor.
Umarım finansal açıklarımızı kapatır, psikolojik boşluklarımızı doldurabiliriz fakat her birimiz için asıl dileğim sevdiklerimizle beraber bu süreçten sağlıkla çıkalım…
Sağlıkla kalın,
Sevgiler.